CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 20 Temmuz’da KKTC’de olacağını vurgulayarak, gündem yaratacak açıklamalar yaptı. Özgür Özel, “Erdoğan bana ‘Siz de gelir misiniz?’ dedi. Ben de ona ‘Zaten geleceğim’ dedim. Erdoğan ‘gelme’ dese de giderim” ifadelerini kullandı.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nda KKTC’de olacağını bir kez daha belirtti. Özgür Özel’in yaptığı açıklamalar dikkat çekerken, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında söyledikleri ise gözden kaçmadı. Özgür Özel, 20 Temmuz’da KKTC’de olacağının altını çizdi ve “Kıbrıs’a giderim, Erdoğan ‘gelme’ dese de giderim, hatta ‘Sakın gelme’ bile dese yine de giderim” diyerek gündem yarattı.
Özgür Özel, Kıbrıs’ta iki devletten taviz verilebileceğini de belirterek, “Kıbrıs’ta bir çözümü savunmanın, vatan hainliği gibi nitelendirilebileceği süreçlerin çoktan geride bırakılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİNDE İŞ DÖNÜP DOLAŞIP KIBRIS SORUNUNA YASLANACAK”
İşte CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in t24’ten Cansu Çamlıbel ile yaptığı o söyleşinin Kıbrıs detayları:
Ukrayna’nın da 2030’da üye olması zor gibi ama asıl Türkiye açısından şöyle bir sorun var. Sizin ortaya koyduğunuz hedefler ve takvim üzerinden bir hesap yapalım. Diyelim ki geçen hafta açıkladığınız gibi bir buçuk sene sonra yani 2026 başında seçim oldu ve CHP iktidara geldi. Siz de şu an söylediğiniz gibi iki sene içinde yani 2028 sonunda Türkiye’nin üyelik müzakerelerindeki tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiniz hükümet olarak. AB tarafı da tüm bu ilerlemeyi raporladı. İki AB üyesi ülkenin (Güney Kıbrıs ve Fransa) zaten baştan beri Türkiye’nin üyeliğine karşı kullandığı vetoyu nasıl kıracaksınız? Çünkü o noktada iş dönüp dolaşıp Kıbrıs sorununa yaslanacak.
Bu Kıbrıs meselesini Cumhuriyet Halk Partisi’nin konuşmaktan kaçtığı meselelerden biri olmaktan çıkarmak gerekiyor.
“KIBRIS’TA ÇÖZÜM İSTEMEK VATAN HAİNLİĞİ DEĞİL, CESARET GÖSTERMEMİZ LAZIM”
– CHP Kıbrıs meselesinin çözümüne dair öncü bir pozisyon almaktan neden kaçıyordu?
Kıbrıs meselesinde Türkiye’nin sağıyla Kıbrıs’ın solunun, Türkiye’nin soluyla Kıbrıs’ın sağının aynı şeyleri savunduğu bir süreç yaşandı geçmişte. O süreçte Cumhuriyet Halk Partisi, Kıbrıs politikası üretmede yapısal zorluklar yaşadı.
– Bu söylediğiniz şeyi açmak gerekiyor ki ne demek istediğiniz anlaşılsın. Ben biraz dekoderlik yapayım size. Şunu demek istiyorsunuz; AKP iktidara geldiğinde Kıbrıs’ta çözüm hedefli bir açılım politikası izlemeye başladığında CHP adanın birleşmesine karşı duran rahmetli Denktaş ve o dönemki TSK ile aynı çizgide durdu.” Doğru mu anlıyorum “Türk solu ile Kıbrıs’ın sağı aynı yere düştü” şeklindeki yorumunuzu?
“KIBRIS’TA ÇÖZÜM NOKTASINDA ATILACAK ADIMLAR KONUSUNU CHP HEP BAŞKALARINA BIRAKTI”
1974’te Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerçekleştiren Başbakan Ecevit, CHP’nin genel başkanıydı. Oradan gelen tarihsel bir bağ ve kendisinin Denktaş ile ilişkileri vardı ki biz zaten hiçbirimiz rahmetli Denktaş’a hürmetimizi eksik etmedik, etmeyiz. Ama Kıbrıs’ta çözüm noktasında atılacak adımlar konusunu Cumhuriyet Halk Partisi hep başkalarına bıraktı. Konuşmak, tartışmak, desteklemek yerine izleyen bir pozisyonda kaldı.
Bugün artık gelinen noktada böyle bir lüksümüz yok. Ayrıca Kıbrıs’ta bir çözümü savunmanın, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğini savunmanın vatan hainliği gibi nitelendirilebileceği süreçlerin çoktan geride bırakılması gerekiyor. Türkiye, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs’ın hep birlikte Avrupa Birliği’nde yer alabilmesini oturup konuşmamız lazım. Bu konuda cesaret göstermemiz lazım. Bu, Türkiye’nin çıkarlarını terk etmek değil, bu asker çekmek ya da Türkiye’nin tezlerini terk etmek değil. Aksine kalıcı bir çözüm için inisiyatif almaktır. İşte geçen gün Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin (CTP) genel başkanıyla da genel merkezde bir araya geldik, orada da değerlendirmelerde bulunduk. İlk ziyaretimizi KKTC’ye yaptık biliyorsunuz. Bu ay 18-20 Temmuz arasında da orada olacağız.
“ERDOĞAN, ‘GELME’ DESE DE 20 TEMMUZ’DA KKTC’DEYİM”
Gidiyorsunuz hala, öyle mi? ‘Hala’ vurgusu ile sormamın nedeni Barış Harekatı’nın 50. yıl dönümüne dair törenlere birlikte gitmeyi teklif edenin Cumhurbaşkanı Erdoğan olması. Erdoğan’ın geçen hafta partisinin grup toplantısında size yönelik olarak kullandığı ağır dilden sonra yine de gidiyorsunuz yani…?
Bir kere Cumhurbaşkanı’nın daveti üzerine gitmiyoruz. Ben KKTC’nin 40. Kuruluş yıldönümünde de oradaydım. Ayrıca Kurultay’da Genel Başkan seçildikten hemen sonra gittiğimde (15 Kasım 2023) Barış Harekatı’nın 50. yıl dönümü törenlerinde de Başbakan Bülent Ecevit’in partisi CHP’nin son Genel Başkanı olarak bulunmak istediğimi KKTC’deki tüm yetkililere söylemişim zaten. Hatta biz 1974 Kıbrıs gazisi bize eşlik etsin istedik ama ne uçak yetti ne bir şey. Ama yine de 174 Kıbrıs gazisi bana eşlik edecek. Yani ben zaten gidiyordum, Erdoğan bana “Siz de gelir misiniz?” diye sorduğunda ben de ona “Zaten geleceğim” dedim. Değişen bir durum olmadı.
“BENİM NEZDİMDE NORMALLEŞME BİTMEDİ”
Sizin 31 Mart Yerel Seçimleri sonrasında ısrarla siyasi gündeme soktuğunuz ‘normalleşme’, Erdoğan’ın geçen haftaki çıkışlarına rağmen sona ermedi o zaman sizin açınızdan?
Bir kere, normalleşme bitse de Kıbrıs’a giderim, Erdoğan ‘gelme’ dese de giderim, hatta “Sakın gelme” dese de giderim. O ayrı bir şey. Ama normalleşme benim nezdimde bitmedi. Çünkü normalleşmenin amacı ufak tefek tartışmaları, kalıcı küslüklere ve ayrılıklara dönüştürmemek. Normalleşme 1980’lerde Türkiye’nin başarabildiği bir şeydi. Siyasi liderlerin el sıkışamadığı, birbiriyle konuşmadıkları, cenazede bile birbirlerini görmezden geldikleri, Anıtkabir’de birbirlerine sürtecek kadar yakın geçmelerine rağmen birbirlerine hatır sormadıkları bir süreci ben reddediyorum. Ben böyle bir fotoğrafın hiçbir yerinde olmam.
MHP çok erken rahatsız olmuş olabilir normalleşmeden. AK Parti de MHP’nin restini görmüş olabilir. Ama istedikleri kadar normalleşmeyi torpillemeye çalışsınlar, normalleşmenin bir toplumsal karşılığı var. Bu toplum kavgadan, gerginlikten bıktı. Bu toplum iktidarla muhalefetin Karagöz-Hacivat gibi kısır kavgaları yıllarca sürdürmesinden bıktı. Bu toplum artık kendi sorunlarının konuşulmasını istiyor. Ben 31 Mart’tan beri aynı şeyi söylüyorum; toplumun sorunlarıyla ilgili olmayan hiçbir kavganın bir tarafı olmayacağım. Bunu sürdürüyorum. Kim ne derse desin… Yoksa ben Devlet Bahçeli’nin “AK Parti ile CHP arasında ittifak samimi dileğimizdir” derken aslında ne demek istediğini bilmiyor muyum?”